RSS

Samos Gezi Notları

Hafta sonu izni gelmiş ben yerimde durur muyum? Hali hazırda huzur arayışındayken 48 saatlik izinde yapılacak en güzel şeylerden biri heralde Yunan adalarına kaçmak olsa gerek. Bir de baktım ki ''Flightradar'' da gözüme çarpan minnoş Samos. Neden olmasın ki ? Eh o zaman sırt çantamı hazırlayabilirim.
 



Son dakika kararsızlığı ile aldığım bu karardan pek de karlı çıkmış sayılmam aslında. Neden mi? Samos'ta bulunan limanın özel olması sebebi ile günübirlik seyahatleriniz için 30 Euro istenirken, yatılı seyahatlerinizden vergi de alındığından yalnızca gidiş-dönüş feribot biletlerinizin maliyeti 60 Euro.
 
 
(Kokkari)
 
Samos'a gitmek için Kuşadası'ndan kalkan feribotları kullanmak zorundasınız. Ben internette araştırırken Seferihisar'dan da zamanında ulaşım olduğunu gördüm, tüm numaraları aradım ancak hiç biri kullanılmıyordu. Neyse ben yine el mahkum Kuşadası'ndan Meander Travel'ı tercih etmek zorunda kaldım. Akşam üzeri saat 17.00 de kalkan feribota yetişmek için havalimanından 14.00 te kalkan Havaş otobüsüne binip Kuşadası otogarında indim. Otogardan limana ulaşmak için 5 numaralı ''kadınlar denizi'' dolmuşuna binmeniz yeterli hemen limanın önünde indiriyor. Orada bilet işlemlerimi tamamlayıp limana doğru yöneldim. Bu arada limana giriş için Scalanouva alışveriş merkezinin içinden geçmek zorundasınız bu durum sizlere lütfen garip gelmesin. Acentadaki bilet işlemlerimi tamamlayıp limana doğru yola koyuldum. Çeşme'deki gibi sıradan bir liman yerine daha donanımlı, daha iyi durumda bir limanla karşılaşacasınız. Ancak kapıları kafalarına esen saatte açmaları tam bir işkence.
 
 
 
(Kokkari)
 
Neyse ki kapılar açılır ve bizler içeri gireriz. Bu limanda bulunan Duty Free de Setur'a ait dolayısıyla fiyatlar Çeşme'dekiyle ya aynı ya da daha uygun. benim şansıma her üründe indirim vardı. Dönüşte alacaklarımı bir bir aklıma yazıp ayrıldım oradan ardından feribota geçtim. Feribot demişken Üsküdar - Beşiktaş motorunun aynısı denebilir biraz daha iyileştirilmişi ancak içerideki koltukları gayet konforlu. Ben direk üst kattaki açık alanda yerimi aldım. Yolculuk tam 1 saat 30 dakika sürdü. Samos'a indiğimizde ben uykudan ayılmaya çalışırken ne kadar erken feribottan inersem benim için o kadar iyi olur diye düşünerek hızlı bir şekilde alt kata yöneldim, iyi ki de öyle yapmışım çünkü yalnızca bir adet pasaport kontrol noktası vardı. Pasaportuma aldığım yeni bir adet mühürün ardından attım kendimi Samos Town 'ın  caddesine; ne yapacağımı bilmez bir halde etrafıma bakınırken gözlerim bir yandan ''Pythagorion'' a giden dolmuşları arıyordu bir de duydum ki dolmuşlar yarım saatte bir, bazen de saatte bir kez geçiyormuş. Her zaman söylemişimdir Yunanlar pek geniş insanlar. Adanın büyüklüğünü de göz önüne alıp araç kiralamaya karar verdim. Baştan söyleyeyim ucuz bir tatil yapmak istiyorsanız ve araç kullanma konusunda da kendinize güveniyorsanız uluslararası şirketler yerine lokal olanları tercih edin ki bu işi biraz daha ucuza kapatın. Benim gözüme ''Pegasus'' araç kiralama çarptı. İçeride oturan beyaz atletli Yunan amcam ne kadar 30 Euro dese de indirimle günlüğü 20 Euro ya bir adet Atos kiraladım. Araç fi tarihinden kalmaydı, her yerinden ses geliyordu kabul ediyorum ancak ekonomik bir tatile göre muhteşem bir fiyattı benim için.

Sevgili Dinom Atosumu da alıp başladım yola koyulmaya. Aracı kiraladınız ama nereden gideceğinizi bilmiyor musunuz? Boşuna yollarda tabela veya her hangi bir işaret aramayın çünkü yok. En güzeli açın telefonunuzu bulun Yandex veya Google Maps'i başlayın yolculuğa. Ben olduğum yerde üç kez tur attım çünkü.
 
 
 
    (Pythagorion Limanı)
 
Samos Town dan Phytagorion çok uzak değil 15 km gibi kısacık bir mesafe ancak dağlar bayırlar aşıyorsunuz giderken. Hava da kararmaya başladı; elimi biraz çabuk tutmam gerek. 20 dakikalık bir yolculuğun ardından sevgili Pisagor'un memleketine varmış oldum. Marinayı gösteren bir tabela göreceksiniz ancak marinaya doğru gitmeye kalkmayın gidemezsiniz çünkü araçla girmek yasak yalnızca ticari taksilerin girmesine izin veriliyor. Sağa dönüp yaklaşık 200 metre kadar ilerlediğinizde sol tarafta halk için ayrılan ücretsiz otoparka aracınızı bırakabilirsiniz. Otoparkın denizin yanı başında olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim.
 
 
 
(Günaydın Pythagorion)
 
Otoparka aracı bıraktıktan sonra başladım marinaya doğru yürümeye. Liman şehirlerinde en sevdiğim şey ise; liman neredeyse hayat orada. Yürürken bu şirin kentin minnoş çarşısından geçeceksiniz. Ancak onlara daha sonra vakit ayırmanızı tavsiye ediyorum. 5-10 dakikalık sallana sallana yürüyüşün ardından nihayet indim limana. Sağınızda solunuzda sıralanmış bir çok restoran göreceksiniz. Buralar size ilk bakışta pek de yabancı gelmeyecek. Marmaris, Foça veya diğer sahil kentleri gibi sıralanmış restoranlar arasından kendinize hoş bir yer bulabilirsiniz. Ben gözüme en sakin görünen Phtagorion Restoranı seçtim. Çalışanları gayet ilgili ve kibar insanlar. Hemen bir ızgara ahtapot ve yanına da bir bardak ouzo söyledim. Ahtapot fazlasıyla lezzetliydi yine. Bu arada da gelmeden önce booking ten bulduğum hosteli araştırmaya başladım. Çalışanlardan birine nerede olduğunu sordum tarif ettiler ancak bulabileceğimden emin olamadım. Restoranın sahibi Egeli ablamız bir arkadaşının otelinden bahsetti 5 Euro fazla verip neden buralarda kalmayayım ki dedim. Hesabı isteyip kalkmaya karar verdiğimde hemen Samos'un yerli yapımı muskat üzümünden yapılan tatlı şarabından ikram ettiler. Gerçekten çok lezzetliydi. Şu Yunanlar ekonomik krizden hiç çıkmasın istiyorum doğrusu çünkü pek misafirperverler. Neyse efendim ben hesabımı ödeyip yola koyuldum. Ha bu arada yediğim bu lezzetli yemek için yalnızca 12 Euro ödedim.
 
 
 
(Pythagorion' da kaldığım otel)
 
Restorandaki Egeli ablamızın tavsiye ettiği otel restorana pek yakındı adı da Pegasus Hotel. Samos'ta yüzümü hep Pegasuslar güldürdü. İçeri girip nereden geldiğimi söyledim ve küçük bir pazarlık yaptık. En son 25 Euro da anlaştık ve kahvaltı istemediğimi söylediğimde 20 Euro da karar kıldık. Otel küçük, sakin ve etrafı limon ağaçlarıyla çevrili pek şirin bir yerdi. Kaldığım oda da gayet temiz, düzenli ve klimalıydı. Biraz dinlenip telefonumu şarj ettikten sonra etrafa göz atmakken planım, duştan sonra uyuyakaldım. Uyandığımda ise saat gece yarısına geliyordu. Gece ışıklandırmalarıyla pek çekici olan bu güzel yerin fotoğraflarını çekmek için çok geç kaldığıma üzülerek uyumaya devam ettim. Sabah ise fazlasıyla erken kalkıp gün ışığında keşfe karar verdim. Akşam kahvaltı istemediğimi söylediğime gerçekten çok üzüldüm çünkü buram buram kruvasan kokularıyla uyandım. Hemen resepsiyona gidip kahvaltı istediğimi söylediğimde 5Euro karşılığında kahvaltı yapabileceğimi öğrenip attım kendimi açık büfeye. Kahvaltıdaki her şey ev yapımıydı reçeller ve tereyağları da dahil buna. Samos'a gitmeden duyduğum geleneksel ballı yoğurt karışımını da aldım. Yoğurtları biraz tatlı oluyor ama balla birlikte gerçekten çok hoş bir karışım tatmadan dönmeyin derim. Kahvaltının ardından otelden ayrıldım.
 
 

                                                                      (Hotel Pegasus)
 
Elimdeki haritayla daha önce okuduğum ve aldığım notları karşılaştırıp Pythagorion' dan çıkıp Karlovasi' ye oradan da Kokkari' ye geçmekti planım. Yolda karşılaştığım otostop çeken iki gençle biraz fikir alışverişi yaptık. Romanya'dan Samos' taki Enstitüye Erasmus projesiyle gelip yaz boyu gönüllü olarak burada çalışıyorlarmış. Aylardır bu minnoş adada yaşayan bu gençlerden biraz tüyo almakta fayda vardı ki Samos' ta yaptığım en doğru şey kesinlikle buydu. Birlikte belirlediğimiz rotayı ortaya koyduğumda bilmediğim pek çok yeri göreceğime emin olup yola koyuldum. Phytagorion' dan adanın güney kısmına doğru devam eden yoldan ayrılmadığınız sürece yol sizi direk Karlovasi' ye götürecek. İtiraf etmeliyim ki yolları pek de düzgün değil Marmaris-Datça arasındaki yol gibi uzuuunca bir yol katedeceksiniz. Değecek mi? Kesinlikle.
 
 
 
(''Natural'' Yunan Kahvaltısı)
 
 
İlk durağım Karlovasi oldu orada pek de bir şey olmadığını öğrendim ancak yine de görmek istedim. Dört bir yanı denizle çevrili bu adada şehir merkezini ne diye dağın tepesine kurmuşlar anlayamadım. Yolda yürüyen üç beş kedi ve bir o kadar da insandan başka bir şey görmedim ha bir de bilmem kaç yıllık eski bir kilise vardı. Daha sonra yeniden sahile doğru yol aldım. Potami' de Hippys Beach e muhakkak gitmemi tavsiye ettiler neden olmasın dedim. Karlovasi' den sonra sahil yolundan sola doğru ilerlediğinizde yol sizi direk Potami' ye götürüyor. Yolda ne hikmetse bir kaç tabela vardı, mutlu oldum. Şansıma hava kapalıydı ama hava yeterince sıcaktı yüzmek için. Çakıl taşlarıyla kaplı sahili ve berrak mı berrak suyuyla gerçekten çok ama çok güzeldi suyu. El değmemiş gibi yumuşacık. Baktım ki zaman daralıyor. Tekrar koyuldum yola. Bu sefer durağım Manolates oldu. Manolates' i Romanyalı arkadaşımdan öğrendim. Adanın turistik köyü olan Manolates, gerçekten görülmeye değer. Çıkarken yollarda fazlasıyla zorlanabilirsiniz yaklaşık yirmi dakika kadar dik yokuşlara tırmanıp yolun sonunda da adanın o muhteşem manzarasına merhaba diyebilirsiniz. Samos genel anlamda seramikleriyle ünlü. Ben pek özel bir şeylerini göremedim ama yol boyunca her yerde ''Ceramic Workshop'' yazılı tabelalar göreceksiniz. Avrupalı turistlerden biraz daha para koparabilmek için seçtikleri bir yol diye düşünüyorum ben. Neyse bu şirin köyde de göreceğiniz şeyler seramikten yapılmış eşyalar olacak. Ancak şehir merkezinde 2-3 Euroya satılan seramik magnetleri burada 8Euroya alayım demeyin sakın.
 
 
 
(Potami ''Hippys Beach'')
 
Bu minnoş köyden ayrılıp yola koyuluyorum yeniden. Sonunda merak ettiğim asıl yer olan Kokkari' ye varıyorum. Yol boyunca motor delisi Almanlar ve Hollandalılarla karşılaşabilirsiniz, size selam verip kırk yıllık arkadaşmışsınız gibi davrandıklarında hiç şaşırmayın çünkü sanırım hepsi öyle. Kokkari bizim Dikili'yi andırıyor hafiften. Sahil ve evler arasında yol yok bulamazsınız. Evlerin hepsi kumsala sıfır ve evlerin arka tarafından plaja iniliyor ancak. Oralarda da bol bol kafe bulabilirsiniz zaten. İlk işim yemek yiyecek bir yer bulmak oluyor. Sahile en yakın yere sevgili dostum Atos'u park edip yürümeye başlıyorum. Neyse ki hava açıldı sımsıcak yerler. Sahilin sonundan içeri doğru kıvrıldığınızda sıralanmış restoranları ve küçük bir köy meydanını andıran meydanı göreceksiniz. Meydanın kenarında yer alan restoranlardan her hangi birinde bir şeyler yiyebilirsiniz. Ben denize en yakın olanını seçtim yine. Tercihim yine Yunan halkının başarıyla yaptığı sosisten yana oldu; bu sefer fırında ve geleneksel peynirleriyle servis edileninden. Biraz fazla tuzluydu ancak yine çok lezzetliydi. Elimi çabuk tutup insanı davet edercesine bir maviliğe sahip bu denize girmek üzere bu sefer ara sokaklarda dolanıp ayrıldım restorandan. Kokkari gerçekten büyüleyici diyebilirim. Ben çok beğendim. Adadaki en güzel denize, en güzel manzaraya ve en sıcak ortama sahip yer kesinlikle burası. Yine çakıl taşlarıyla kaplı bir sahil ve deniz ancak suyun berraklığı baş döndürücü. Saatime bakıp fazla zamanım olmadığını gördüğümde üzülerek yola koyuldum.
 
 
 
(Manolates)
 
Son durağım adaya ilk adım attığım yer Samos Town ya da Vathy diyebiliriz. Kokkari ile Vathy arası yalnızca 15-20 dakika sürüyor. Kiralamış olduğum aracı teslim edip limandaki uzun mu uzun kuyruğu görünce limanın karşısındaki merdivenlerde kendime bir yer edinip genel anlamda bir günlük bu kısa ama güzel geçen seyahatimi şöyle bir gözden geçirdim. Hemen yan tarafımdaki büfeden su almaya gitmiştim ki Quick Frappe diye bir şey gözüme çarptı. Daha önceki Sakız Adası Notlarımda da bahsettiğim gibi Frappe Yunan halkının favori içeceği öyle ki kahvaltı demek Frappe demek onlar için. Quick Frappeyi denemek üzere alıp merdivenlere geri döndüm. Otuz saniyede hazırlanmış olan bir kahveye göre gayet başarılıydı.
 
 
 
(Adanın en güzel yeri ''Kokkari'')
 
Gelelim Samos hakkında bir kaç küçük noktaya. Günübirlik gidecekseniz eğer adanın belli başlı yerleri olan Pythagorion, Kokkari ve Vathi yi pek gezebileceğinizi düşünmüyorum. Yapabileceğiniz en güzel şey Vathy yakınlarında Gaggou diye bir plaj var orada tüm gün güneşlenip denizin keyfini çıkarmak olur. Kalmak istiyorsanız, adanın her yerini gezip tadını çıkarmak istiyorsanız 2 gece 3 gün çok ideal bir tatil olur bence. Samos Sakız gibi değil. Sakız adasındaki o Türklere yakın havayı orada pek bulamıyorsunuz çünkü ada halkı burada Türk değil Avrupalı turistlerle daha çok karşılaşıyor. Ada genel anlamda pahalı değil hatta sakızdan çok daha ucuz. 20Euroya Atos bile olsa hiç bir yerde araba kiralayabileceğinizi düşünmüyorum. İnsanları sevecen mi evet. Benzin istasyonlarında mini şortlu kadın pompacılar gördüğünüzde şaşırmayın ve lütfen milletinizi belli etmeyin. ''Natural'' diye adlandırdıkları kahvaltılarını yapmadan dönmeyin. Sabah uyandığınızda o güzel Frappe lerini içmeden hiç dönmeyin. Pisagor' un köyüne gitmişken adına yapılan heykeline iki selam vermeden dönmeyin. Pythagorion' da sahilden çarşıya doğru giderken sağdaki ilk markete muhakkak bir uğrayın; dünya üzerindeki tüm içki ve sigara çeşitlerinin yanı sıra yerel ve geleneksel bir çok yiyecek ve içeceği burada bulabilirsiniz. Marketin sahibi Türkiye'ye tam 18 kez gelmiş Türk dostu bir amca. Markette bir köşede koskoca yeşil efe kutularını görünce gururlanabilirsiniz. Ayrıca burada Pisagor teoreminin şekle dökülmüş hali olan Pisagor bardaklarını görebilirsiniz. Ortasında yüksekçe delik bulunan bir bardak, belli bir seviyeye kadar su koyduğunuzda problem yok ancak o deliğe kadar koyduğunuzda bardaktaki tüm su boşalıyor falan filan zaten Pisagor'un böyle güzel bir yerde yaşayıp ne diye kafayı teoremlerle bozduğunu hiç mi hiç anlayamadım. Kokkari' yi görmeden kesinlikle dönmeyin derim. Eğer bir gece Pythagorion da kalacaksanız bir gecenizi de kesinlikle Kokkari' ye ayırmalısınız. O şekerli minnoş şaraplarından almadan da dönmeyin gerçekten çok lezzetli ben almadığıma pişman oldum. Her akşam yemeğinde deniz ürünü yiyin çünkü bu işte gerçekten çok başarılılar. Menüde dolma , musakka ve benzeri bir çok türk yemeğine benzer isim görürseniz şaşırmayın bizdekilerle birebir aynı. Son olarak da Samos' a gitmeyi düşünüyorsanız kesinlikle gidin ben çok ama çok beğendim hatta tası tarağı toplayıp yerleşebiliyorsanız yapın çünkü adanın her bir köşesi ayrı bir huzur veriyor insana. En önemlisi de araçsız gezebileceğinizi aklınızın ucundan bile geçirmeyin.
 
 
 
(Tekrar Görüşmek Dileğiyle Samos)

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Teşekkürler.
Gitmeden önce çok faydası oldu.

ssbb dedi ki...

Yazı için teşekkürler, çok faydalandım
Otomatik müziği kapatmanızı rica ediyorum, hangi sekmenin çaldığını bulabilmek için bütün tarayıcıyı kapattım.

Unknown dedi ki...

Bu yazımı Samos tan ayrılırken yazıyorum, bu ada gördüğüm yunan Adaları içinde en berbat olanı idi,değil yerlesilecek bir daha ugranilacak yer dahi değil

Unknown dedi ki...

<a title=“Samos Adası"href="http://doyadoyasamos.com/yunan-adalari/samos-adasi/" rel="dofollow”>Samos Adası</a> ile ilgili gerçekten çok başarılı bir yazı biz de arıtk işler bitsin de gidelim :(

Yorum Gönder